Sevgili Külâhım;
Seni önüme koyup düşündüm.
Kendi kendimin izleyicisiyim ya, yandan kesiyorum kendimi, Damokles'in kılıncı gibi...
"Gençlik, delilikten bir cüzdür" çok değerli bir zattan okumuştum bu cümleyi. Kim olduğu hususunda hafızam beni müşküle düşürdü şimdi. Selam ona, Pîr'in kelamına benziyor. [Ahmet Hamdi'ye de benzettim gerçi] Allah bilir, netçede bütün sözler O'nun.
Nasıl da güzel bir cümle he mi Külâhım. Bugün gençliğimi düşünürken aklıma geldi birden. Hakikaten ben de, delilikten bir parçaydım, aslan parçasıydım bir nevi. Delilik sanma ki iyi bir şey külâhım, delilikle bile övünülen bir çağda yaşıyoruz ya, karıştırma diye söylüyorum.
Delilikten pişman olunur, gençlikten olunmaz yanlış anlama. Gençliğin, toyluğun olayı budur, hızlı karar alır, hızlı yaşarsın, zaman da hızlı geçer, düşüncen de hızlıdır; aşkın, sevgin de hızlı... Hız, insan için iyi bir şey olmasa gerektir. Milan Kundera "Yavaşlık" nam kitap yazmış, ama kimsenin hızlılık üzre bir şey yazdığına denk gelmedim. Erdemden sayılmaz çünki hız.
Erdem nedir peki Külâhım?
Seni sonsuza taşıyan şeydir. Sana yaşam veren, seni yokluktan varlığa getiren, sana güzeli ve iyiyi hissettirip tattıran, tadı nefis ve lepleziz bir şeydir erdem. Tanım cümleleri seni yanıltmasın Külâhım. "Bilimsel" değil tanımlarım, hepsi kendi kelimelerim, kendi hislerim, kendi yaşayışımdan kaynaklı... Sarı çizmeli Mehmet Ağa'nın yaşamından kaynaklı olacak hâli yok tabiatıyla.
Gençlik, bahar gibi... Belki biraz da çorak gençlik, gençliğinde gerçekten sağlam şeyler üretenine belki ben çok az denk geldim de, ondan bana çorak geliyor. Hıza kapılmışsa genç, çoraklaşıyor diyelim, meyve veriyor belki ama kendi meyvesini yiyemiyor gözü dışarıda olmaklığından... Çevresel faktörler, aile ortamı gibi sebepler yüzünden yavaş olmak zorunda kalmış, hata yapmayı teğet geçmiş gençler de vardır elbette. Bana kalırsa gençlik de gençlik gibi yaşanmalıdır. Yaşanmadı mı ileriki yaşlarda azdırır adamı bu sefer, maazallah.
Hatasız kul olmaz. Hatasız kul, hatanın ne olduğunu bilmez, hatanın ne olduğunu bilmeyen de pişmanlığı, pişmanlığı bilmeyen de erdemi bilmez. Desem mi böyle, dedim gitti.