24 Ağustos 2009 Pazartesi

Kapı


Dükkânda son haftaya giriş.
Uzun Akdeniz yazlarına dikiz.
Temmuz derken Ağustos da biteyazdı külâhım.
Senden önce Mehmet Cemal'e de yazdım. Bana bir Rilke şiiri göndermiş ki, karşısında saatlerce - dükkânda olduğum için ağlayamadım. İki damla köpürdü köpürmesine de ben saatlerce ağlamaya hasret kaldım.

dünya dardı
arzın geniş
zaman kısaydı
ömür uzun kiriş.

Eylülcağzım geliyor.
bana, bütün Eylüllerde
saçı lüle lüle
bir yâr gelirmiş
hissi geliyor.

gelsin noolur gerçeğe!
yârim,
gökten insin gözüme.
benle birlik
köyden insin şehire.

New York'da Bill Kasırgası
nemli bir yaz öğleden sonrası
cemali kavruk, gözleri kaslı
Betçe'de bir uzun mektup yazarı.

ve Rilke'nin muazzamı: "Herbsttag"
[bu, adı olmalı]

"Tanrım, vakit geldi. Çok görkemliydi yaz.
Düşsün üstüne gölgen güneş saatlerinin
ve yellerini sal çimenler üstüne biraz.

Yazın son meyveleri de olsun, sen buyur ki;
iki güney günü daha bağışla,
Davet (et) onları olgunlaşmaya
ve devam ettir son tadı ağır şaraptaki.

Ev kurmaz evsiz olan bundan böyle.
Yalnız olan yalnız kalır daha bir hayli zaman;
Uyanır, okur, uzun mektuplar yazar bazan;
Ve ağaçlı yollarda bir aşağı bir yukarı tedirgin, öyle
Dolanacak, sürüklenirken yapraklar."

son kıtada kıta durdum.
hâlimi Eylül'e yordum.
bu ara her gün
Yaka evinin kapısında
güneşi doğurdum.
[bu fotoğrafın ismini
"doğuya bakan kapım" koydum]

Ağustos'da şiirdiklerimi
Eylül'de yoğurmak için
sustum.

[Fotoğraf @Datça, Yakaköy]

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...