29 Eylül 2009 Salı

Eylül


Eylül'de hakikaten susmuşum.
sus pus olmuşum biraz.
yorulmuş ve yoğrulmuşum.
yazdığım gibi olmuş yaz.

bir rüzgâr esmiş,
Yarımada'dan şehre.
havayı parlatmış
içine çekenlere.

içine çekenler,
bir ahla içini çekenler,
için için çekenler,
içi çekilenler,
vesselam ipe değil
içe çekilenler!
bu kişiler, lütfen,
beni bi' arasınlar içten!

cepten ara beni bir öğlen
güneş gökte hükümdar iken
noolur ara beni mekanın gökten
noolur göster kendini yerden!

sürmele gözümü
misvakla dişimi
boss sıkma üstüme
kokayım ben yasemini.

kuzey garında seni bekliyorum.
Berlin bitiyor, ben başlıyorum.
bu güz seni görünce
jazzy bir hâl alıyorum.
öğle yemeğinde sana
sahanda aşk pişiriyorum.
kendi sahamda
ancak sana yeniliyorum.

ben başlıyorum artık
en başından başlıyorum.
kafadan başlıyorum.
açıyorum.
oturumu açıyorum.
ellerimi dört açıyorum.
el fatiha!
gözlerimi dört açıyorum.
göz hazırola!
ruhumun anahtarıyla
göynümün kilidini hop açıyorum.
okyanusa dört elle açılıyorum.
içim açılıyor.
bahçede dört yapraklı yonca açıyor.
açıl yaşam açıl!
kaçıl tâgut kaçıl!

külâhım gel buyur şöyle
kurul doğruluk meclisine
seni anlatsınlar güzele.
güzel sana değince
kalmaz sende çirkin zerre.
bu ne güzel kimya hele!

Eylül geçiverdi hop deyye
çaylaklar uçtu gitti
leyleklerle
yapraklar başladı yere inmeye.
gökte bir telaş peyda,
hazırlık, mucize güz gecelerine.
yıldızlar şehirde elbet az.
orada olduklarını bilmek ise
şükrana varan niyaz.

köyden şehre biraz zor indim.
sinemde feryat büyütüp besledim.
o kadar gürbüzleşti ki
kulağına fısıldayıp dindirdim.

gel, de, şimdi, ben,
kendimi, senin, ağzından,
dinleyeyim.

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...