22 Mayıs 2011 Pazar

Dede


şehirde Mayıs
iki üç berrak hava
ekseri pus, duman, gri tonlama.
gel de Yarımada'ya koşma!
gel de şu dünyanın elinden
o güzelin sinesine sığınma!
gel de malum kederinden
meçhul kaderine kaçma!

kaçtı, şiir kaçtı.
şiire bir ip bağladım.
şiir kendini balon sandı.
uçtu, karşıki dama vardı.

dam üstünde iki martı
biri koca biri karı.
setin üstünde gelenekmiş,
martı yavrulaması.
modern cangılda kuş karnavalı.
bize göre Topik oldu, kırçıllı yavrunun adı.
ne esef, iki günde cin karga yavruyu kaptı.
Mayıs'ın mayasına itinayla su kaçırdı.
iki insan gibi, apışıp kaldı iki martı.
gok gok gokladı, vardiyalı.
kargalara terso yaptı, yaralı.
karga bariz sosyal hayvan,
kaveden adamları topladı,
mahzun martıları grupça yokladı.

tabiatta kadim yasa:
martının aklı güdük karganın yanında,
üstelik hepsi ayrı telden çalmada,
egosantrik takılmada.
bir de kuşbaz efsanesi:
ağızdan çiftleşiyorlarmış güya.
sırtına bindi hâlbuki damda,
kuş gibi sevişti işte hülâsa.
âlemde metin yasa:
yeniden haydi hop kuluçka.

karnaval bitince,
insan olduğunu hatırlamaca.
kendini kendinle başbaşa bulmaca.
soldan sağa çözmece kasmaca,
yukarıdan aşşaa Kasımpaşa!
nasılsa,
Gülhane'de balıkçılları,
Maçka'da bülbülleri,
Dolmabahçe'de papağanları,
El Greco'da mavi kuşları,
arayanın gönlünde
cevap anahtarı yüzbin baskı yapmada.

eşyayı görmek için gözleri belertip
boynu çökertip, gerdanı dikeltip
cüsseyi esnetip, kafayı sabitleyip,
an-kaçırmaz-hâle hicret edilmezse; 
ve manayı sezmek için
çamura şamut ekleyip
benliği tornada çekip
ruhun et kalınlığını biçip
2000 derecede, yüksekte, gayrı kabilde,
kalbi klas kalite pişirip, porselen hâlde
su-almaz-hâle ilanihaye göçülmezse;
at yavrum beyhude varlığını,
kır at parçala haybeye külâhını!

külâhım üzüldüysen gecenin bir yarısı
zehir zemberek laflar hazırlamışsa sana
beyninin mevta nöronları,
Ay sol başındaysa hamile açı,
külâhını önüne koy da tefekkür bir lâhza!
inan, dağıtır bişek gamını...

[şek ile yakin zail olmazmış,
günün özlü manası]

yanındaysa hele Zapetas'ın aslanları
ve Dede'nin mektupları,
Girit'te, Kudüs'te, Sina'da, Endülüs'te
ve yüreğin Mekkesi'nde atmışsa nabzı,
ah ne mutlu ne mutlu
ses ses, harf harf, söz söz yazana,
şu garaib-ül derya dünyayı!

[dede!
dedeciğim...
selam söylemedeyim.]

[Fotoğraf @Gülhane]

6 Mayıs 2011 Cuma

Bulmaca


nasıl bulmalı
bulmacanın köşelerini,
nasıl yontmalı
benliğin sivrilerini,
nasıl yolmalı
kalbin dikenlerini...

olgunun yanında ham
zarifin yanında kaba
incenin yanında kalın
düzün yanında kırışık
basitin yanında karışık
olan benim...

ne zaman ben benden
ilelebet geçerim,
işte o vakit kendimi,
harbiden severim...

[Hızır, İlyas ve Denizler'in buluşması...
hasretle anıyorum, sağanak nur diliyorum.
Hızır yanında noolur net güneşi ve cam denizi getirsin.
Yarımada yeli estirsin,
ışıksızlıktan ve susuzluktan mustarip ruhları şad etsin.
günlerin incisi cumada böyle dua ediyorum.
külâhım, öpüyorum.]

3 Mayıs 2011 Salı

Ruh


ikindi vakitleri Setin üstünde
ferahfeza ve mahur yarenliğinde
koyu bir muhabbet varsa seninle,
ruşendir ruh...

akşam vakitleri çınar dibinde
kalmışsa bir asır geride,
Dersaadet'te lirik yaşamın
eski saadetine,
hayrandır ruh...

yatsı vakitleri kompüter tepesinde
sormuşsa: modernizma nedir anne?
denmişse: evladım insanlık hâli be,
[blogda teknik darlık varsa hele]
mahzundur ruh...

seher vakitleri uyku içinde
dönmüşse nefs kendi içine
bulamamışsa çare
sürülecek kele,
bezgindir ruh...

öğle vakitleri ırak güneşte,
ışıksızlık çökmüşse göze
kabarıksa rüzgâr arzusu ciğerde,
hasrettir ruh...

hoşlukta ise
meftundur ruh...
bu fani mecliste
şu diyalektik eserde
nahoşluk da kaderse
ne yapsın,
suskundur ruh...

[1 Mayıs geldi geçti, kutlarım külâhım.
6 Mayıs da gelir geçer, anarım külâhım.]

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...