27 Temmuz 2011 Çarşamba

Bozuk


hştt! bak!
ölü dalga yapıyor deniz!
ölü dalgada ölünür mü hiç?

açıktaysan,
umman kokusu dolmuşsa burnuna
dilinde kırık bir ah peydahlanmışsa
ölü dalga canlanıp acıkmışsa
semirmiş, iri dalga olmuşsa
serpintisi içini dışına çıkarmışsa
ve yanında maazallah yâr yoksa,
elbet durum başka...

şimdi ve burada,
ölü dalga yatıyor yanımda.
İstanbul'da batının yanında,
doğuya vurmuş güneşin
aklı alıp gönlü buran ışığında...
- doğarken lityum
batarken bam bum
diyor ki ışık:
ben bu hâlimle ne kadar da
keder ve hicran doluyum -

lityum için iki sünnet iki farz
delirium için üç farz iki sünnet
hele üzerine
orta suda mükellef bir namaz
tamam tamam ya sîn!
gayrı ruhuna çekilebilirsin.

ve son ışınlar da
doğunun üst camlarında yankılandığında,
Mesutların köyü geliyor aklıma...
hatıralar olmasa insan neyin acısını çekebilir ya!
aşkla yaşanmasa insan neyin hüznünü duyabilir anam babam!
boşver geçelim bu hususları,
zaten zemberek boşaldı,
elimde kafiye de kalmadı.

Mesutların köyde kalmıştım.
bedbin balığımla karada
ıpıssız koyda mahsur...
mahsus ıpıssız, şiir gereği insansız...
yoksa canına yandığımın
insansız koy mu kalmış!

o Temmuz gününde
balığım içimdeki denizden fırladı.
- Mar Adentro -
uzaktan bildiğin uçan balıktı.
hâlbuki o tek denizin atıydı.
yaban denizde bocaladı.
balkonspor, kuyuspor, intiharspor
belki bu takımların hepsinde
forvet oynadı.

ben bezuar keçisiyken
sen rezervuar balığı mısın da
ben yılana sütleğen sürerken
sen yarana ot tıkamaktasın?
sevgilim,
sen büsbütün şaşkın mısın!

Akdeniz...
sinemde buruk Akdeniz sızısı...
antik sulara bakıyor Knidos balığı...
ah öpsem koklasam balığımı
pup tutsam yanaklarını
pıt okşasam sırtını
şifa şifa şifa
daha dur da!
dur bozulma!
hem hani buluşacaktın babaa!
benimle Bozuk'ta...

[Fotoğraf @Datça, Knidos]

23 Temmuz 2011 Cumartesi

Hasta


acilen Şeytan kardeşle konuşsam
müsait bir ara...
bir hikâye duydum Yarımada'da.
ömrümün yarımadasında...
Deli Cemal'le Max bir gece
belki Sarnıç'ta, belki Alavara mevkinde
Şeytan'la buluşmaya gitmişler.
önceden randevulaşıp...
Şeytan'la ne konuşacaksınız?
diye sormuş birisi.
Yarımada'da nerede gömü var?
onu soracağım diye mukabele etmiş Maxi.
Deli Cemal gülmüş, sora sora bunu mu
soracaksın vre, hay aksi!
ben demiş,
ben ölümsüzlüğün sırrını soracağım!
diye gep gep gerinmiş Deli...

gece randevu yerinde
bekle bekle
gelmemiş elbet ne şeytan ne meytan.
gelenler ancak heyhey ve afakan.
gelseydi zaar,
benim ona hem bir sorum
hem de iki çift lafım olurdu heman.
derdim: ey Şeytan kardeş aman!
beklememe gerek yok,
sen zaten siretlerde gizlenmekte
ve suretlerden geçmektesin.
aynadaki kapkara lekesin.
melekken lekelenmiş biçaresin.
Allahını seversen söyle
insanoğlundan ne istemektesin?
rahmetten bunca geri misin?
hem ölümsüzlüğün sırrı sende ne gezsin?
sen ancak ölümün sırrını
bizden gizlemekle görevlisin.
budur senin asıl işin!

Şeytan kardeş sevgilimi çok yoruyorsun.
beni ne kadar yorduğunu ise anlatamam,
kelimeler kifayet etmez...
gözümün önünde İda Dağı gibi adamı
alıp duvardan duvara vuruyorsun 
tutup yerden yere çarpıyorsun
ve gerçeği hoyrat çarpıtıyorsun.
acı bir çarpı atıyorsun işleme,
buruk bir çentik atıyorsun
sevgilimi taşıyan sineme...

sahibine sığınıyorum senden
sonra ben...
amma da şeytanmış ha diyorum.
beni yüceye ulaştıran şeye,
tan vakitleri gizlice,
belki teşekkür bile ediyorum.

sevgilim yatak döşek hasta
kafasında onbin fikir yasta.
yüksek gerilim birikmiş
beynindeki güzelim kasta.
oysa başını koysa yastığa,
huzurun keçi koynunda,
sonsuz sürur içinde uyusa.
derdini seven dermanına ulaşır
önünde sonunda...

sonra...
lirik Çito'nun
içli Çino'ya ağıdı
ağır ağır yanıp
ortalığı yandırsa...
uyandırsa...

Şeytan kardeş,
bu arada,
sen de hücrene çekilip,
biraz uyu ha?

[Fotoğraf @Eski Datça, "Pembe Hanımın Evi"]

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...