
vay bir temmuz!
ey bir temmuz!
söyle! bir temmuz gecesi,
yaz mı geçiyormuş,
meltem mi esiyormuş?
o lâhza geceye susamış suskun biri
ağzını Ay'ın şavkına dayamış da
nur mu içiyormuş?
yoksa gerçeğe acıkmış vakur biri
gözünü güneşin ferine dikmiş de
kor mu yutuyormuş?
yiyip içtiği onun olsun diyen mahzun biri
dudağında kıpkızıl bir dua:
bana geceyi ver,
gündüzüm de sen ol! derken
elleri yüzünde, ıstıraptan mı ölüyormuş?
tevazusuz oltayla deniz tutmaya kalkışan biri
balığın karnında gafletten evini örerken,
eşiği fütursuz eşeğiyle geçmeye davranan biri
anasının karnında bir araba ilahi sopa yerken,
ibretten gözleri fal taşı olmuş coşkun biri
gözlerine eliften sürme mi çekiyormuş da
merteği görünce dahi elif zannediyormuş?
öyleyse mânânın seyrindeki şair biri
içini içli iğneden geçiriyormuş da
şiirini şöyle mi sihirliyormuş:
o elif öyle bir çekile ki göze
o göz eliften gayrısını görmeye!
ko öyleyse -mış -muş diye diye,
geceye âşık birinin kalbinde
doğuyor muymuş güneşten gece...