[kaz kazı kazan
iğneyle kuyu çıkan]
kıvrıla kıvrıla, kıvrana kıvrana
çamların ve pinarların arasından
soluk soluğa, üç buçuk korkuyla
çıktığım yahut indiğim,
ekseri bilemediğim
altüst mü tersyüz mü
bir çuval inciri harman ettiğim
bir balya kelleyi ferman ettiğim
altı üstü, tersi düzü, içi dışı
bilincin önlü arkalı sınav kağıdı
vardığım yerin topoğrafyası...
şimdi kasaba gidiyorum ve
ağbi ben senden şuur istedim
sen bana bilinç vermişsin, diyorum!
ne fark eder abla,
ikisi de aynı şey derse, hayır yutmuyorum!
yook üstü kalsın, altını bana ver
yok yok altını ver, üstünü köpeklere at
iyisi mi altını kediler yesin, üstüne bir bardak soğuk su!
ve diyorum lütfen al bilincini, ver şuurumu!
işte böyle pejoratif bir an
kasabın kavramlarıyla düşünmeyi bıraktım.
altı üstü, tersi düzü, içi dışı
prehistorik havanda dövüp karıştırdım.
sade suya acı tirit, yiye yiye ayıldım.
sonunda kala kala
bir havan bir tokmak
bir kral bir çıplak
bir şuur bir de şuurdan içeru,
Yunus'tan okkalı bir şaplak
Freud'dan bir altın maşallah
mezun olup yalın ayak
Jung'u şuuriçine çağırdım.
haydi, Toroslarda buluşalım!
güneş Akdeniz'i gösterdiğinde,
sevdiğimiz kabirleri kazalım.
Ocak bir hışım harladı, içleri dışarı çıkardı o an.
Zuhal gene soğuk kor kuşandı, amansızca yakan.
- buhurdanla ölü hücreleri kışkışlayan...
an katman katman
Likyan, Roman, Bizantiyan
an hepsinin taşından
kale gibi dışarıdan,
maziden ve atiden
oysa kaçıp anbean
şuura saklanan,
an, çok eski bir yoldan
antik çamların ardından
elan denize açılan.
geçip Hadrian kapısından
korken su, külken rû
taşken altın olan...
[Fotoğraf @Xantos]