30 Ekim 2009 Cuma

Muallaka


dülgerbalığında alet çantası
kutsal duvarın Yedi Askı'sı
okumak ki,
basbayağı kültür kası!
aklım kavradıkça kavramları
kaskatı kafatasım
esneyip kaslanıyor fırdolayı.
kitap gibi yaşamı
yazdıkça, okuyabiliyorum
ben kendi manamı.

bülbülün yediği dut şerbetse
o zaman
dilim damağıma dolansın elbette.
başka zaman dolanmasın niye.
çünkü mücrim nefsim ise.

sıfır olayım ben bugün.
çıkarılıp toplanayım
bölünüp çarpılayım
ben bu debdebeden
sıfır çıkayım.
sonra
içlerimle dışlarımı çarpayım
x ekseninde y ile fink atayım.
olasılığı oldurayım derken
sonsuzun vektörü olayım.
limitleri zorlamadan
artı sonsuza varayım.

bugün güzel cumanın
sen yanına oturayım.

18 Ekim 2009 Pazar

Rita


İbrahim'in yeni albümü
Rita'nın hayrette bırakan gözü
Elest'ten gelen bir lebbeyk
bir feryat, bir avaz özü.
öpüyorum bu eşsiz öpüşü.

koş artık
koş koş koş
değiş
geliş
bitiş
finiş
fin işi, japon işi
bunu bilen iki kişi.
sen ve ben.
ben ve sen.
essin gayrı
sonsuz esen.

ben önce farıdım.
sonra sana varıdım.
ah, sana varınca
kendimi sen sandım.
beni bırakma diye
beni sen yaptım.
eni ben boyu sen
bir denize daldım.
başı sen sonu ben
bir filme baktım.

ah, bazan gamdan yandım.
ah, bazan neşeden sapıttım.
her iki hâlde de
Rita'nın gözlerine hayran olmayı
unutmadığımı umarım.

umarım ben umarım!
Penelope umarsızmış
bana ne, ben umarım!
umarım, umudu umarım.
boyuna ummaktan
kendimi umman sanırım.
bazan haddimi aşıp
umman olmayı umarım.
aman duman olurum!
olsun, dumandan boğulunca
ateş olmayı umarım.
ateş olan yerden
duman çıkmazsa korkarım.

umdur beni umdur
gözümü aşktan gayrıya yumdur.
değil mi ki aşktan gayrısı
yumruktur, yamuktur.
üstelik yamuk bir yumruktur,
yemesi şiddetli ve çetin
kendisi zelil ve pişkin.

yundur beni yundur
ruhumu aşk suyunda yundur.
sanmayayım ki artık
bu bir oyundur!
oynaması zevkli ve haşin
kendisi gerçek ve keskin. 

15 Ekim 2009 Perşembe

Abrakadabra


yazmayış asırlardır.
ağlamayış çağlardır.
güller mayışmış bu sırada
bülbüller bakışmış.
yaşam bir armağanmış
aşk, kalpte bir armaymış.

kaykılmış ağaçlar.
pavkırmış çakallar.
ve haykırmış
birtakım pastoral manalar.

oysa kompüterde yazarken
online olmuş
şiirsel takalar.
bir ağa bağlanmış
komik mecazlar.
yine de
yağmur mevsiminde
artık cumalar.

olsun istedim
bir leğen ile çivitim,
ve Ahmet'ten hatıra kalbim.
olsun istedim
bir hokkam ile divitim,
ve İdris'ten hatıra elifim.
olsun istedim
bir tas su ile tiritim,
ve Yusuf'tan hatıra göyneğim.
olsun istedim
bir taç ile süveterim,
ve Ayşe'den hatıra suretim.
olsun istedim
bir nur ile defterim,
ve benden Sana hatıra
bir dileğim.

bunu beğendim.
bugün Roberto di Gioia
çok dinledim.

13 Ekim 2009 Salı

Perde


Dün, 12 ekim, 1492'de Amerika ile Kolomb'un tanışma tarihi imiş. Yani tam da şu saatlerde züğürt Evropalılar gemilere akın ediyor olmalı ya da daha haberi ulaşmamış olabilir. İletişim şimdiki gibi değil tabiatıyla. Neyse üzerinden handiyse 700 yıl geçmiş. Adamlar o kadar palazlanmış ki bu arada, Ay'ı bile vuracak hâle gelmiş. Vay züğürtoğulları!

takık gibi durmayayım ben yine de, şu dünyanın işlerine.
bakayım önüme, önümde zeballah gibi dikilen perdeye.
inşallah baka baka yırtılır diye...

11 Ekim 2009 Pazar

Merhamet


Ay'ı vurdular
ayılar!
Ay konusunda ne kadar hassas olduğumu
elbette bilmiyorlar.
karşılarına geçip
bırakın ulan, Ay'ı vuramazsınız
diye ağız dolusu çemkirsem,
kaba etlerini şiddetle çimdiklesem,
ne yazık
elimden gelmiyor baylar bayanlar.
vay bana, ah bana vaylar!

onların elindense
çocukları ve Ay'ı vurmak geliyor.
içlerinden
merhamete ve ışığa kastetmek geçiyor.
benim de içimden
topusuna okkalı bir nah
doğdu ha doğuyor!

bir tokatla hepsini yere çalsam!
utançtan kızaramayan yüzleri
bir Osmanlı tokadıyla
ah ben kızıla dağlasam!

kalbim dağlanıyor.
biri çok acı var deyip ölüyor.
biri yavaştan delirdim deyip ölüyor.
birinin midesinde tarımsal ilaçlar peydahlanıyor
evlatları lösemiden ölüyor.
biri koyun güderken havan topundan ölüyor.
biri coptan, biri cipten
biri çipten, biri çöpten ölüyor.
biri öbürünü kesiyor.
öbürü berikini biçiyor.
Ay'ı vuruyorlar.
dünyanın en sakil ve en paçoz kıyafetini giyinmek için
yılda 500.000 fok avlıyorlar.
sikindirik bir manto uğruna
60 iran kuzusunun canını alıyorlar.
dağı, denizi, toprağı
karış karış parselliyorlar.
otur ağla külâhım!
ağla ağla ağla...

ve merhamet dilen!
acıyı lâyıkıyla kavrayabilmek için
merhamet dilen,
merhametlilerin en merhametlisinden...

8 Ekim 2009 Perşembe

Kasımpaşa


"Lâedri, ilmin hocasıdır" der imiş eskiler külâhım. Bizim kültür ne kadar hayretengiz he mi... Divan edebiyatında şairi bilinmeyen dizelerin altına lâedri yazılırmış ya, lâedri hem yok hem birden çok zat olur anlayacağın. Anonim'in klas Arapça hâli...

Lâedri'nin ilmin hocası olması bu açıdan pek garaib ve bir o kadar mantıklı. Sözün kaynağı belli, yazanlar hep aracı. Belki hepimiz lâedri yazmalıyız adımızdan önce. Lâedrilerden bir kuple:

"Ne denli cehd edersen bir murade
nasip olmaz mukadderden ziyade"

"Kazara bir sapan taşı bir altın kâseye değse
ne taşın kıymeti artar ne kıymetten düşer kâse"

"Sarhoş âşığı görende,
kendini ayık zannedermiş"

Hah ha, bu sonuncuyu geçende annem dedi, lâedrinin şahıdır zaten kendisi.

şiirsem şimdi ben de doya doya.
anlatsam derdimi mabuduma.
dermanımla kafa kafaya verip
insem derdimden aşağı,
Kasımpaşa.

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...