a yüzü:
benim ardım karanlık karası
ne de yorucu gaflet güzergâhı!
yine de yanına varabilirdim
ki olmasaydın sen yancı...
b yüzü:
yancı değil, yanlıyım
yanlış değil, sapayım
yanda değil, yârdayım
sanma ki uzaktayım...
z yüzü:
ne zahmetli iş şu zulmet!
bakar bakar durursun
çaresiz karaya vurursun!
kopkoyu karaya
deniz damlar da belki gözünden;
abrakadabra!
o vakit karayı görmez,
ağladıkça deniz olursun...
<<< bende caz gırtlağı ve arya yutağı var.
soluk borum da bakırdan! >>>
İnsanoğlu, insan olmayı becerdiği zaman hürleşir. İnsan olmayı becermek de, berikine üstün olmak için, ya da ötekini ezmek için yine insan hırsının uydurduğu bütün üst kimliklerden soyunmayı gerektirir. Bu bir davadır. Davası olan insan cesur ve gözü pek olur, ve yazık ki okkanın altına hep bu tip insanlar gider. Olsun, nasılsa "düşünce"yi allamesi gelse de öldüremez! Düşünmek insanın şanındandır, düşünceye kastetmek ise ahmaklığın ve şerefsizliğin daniskasıdır. < 19 Ocak rahmetli Hrant Dink anısına...
Müzik, ruhu yükselten manevi bir merdiven olduğu için, ruhla birlik korunduğu kanaatindeyim. Haybeye değil hiçbir şey, hiçbir insan da haşa boşa değil. Hepsinin yüksek bir hakikati ve manası var. Dünya arenası, karşıtlıklar arenası. Hak olduğu kadar haksızlık da olmak zorunda. Neticede her şey olması gerektiği gibi ve önünde sonunda olacağına varır şekilde dizayn edilmiş. Bize düşen nerede durduğumuzu bilmek; mazlumun mu yanındayız, zalimin mi, bunu şerh edebilmek.
Günün birinde çıkıp sorarsa biri, ey kardeş şu koca ömründe ne ettin, ne faiden dokundu şu hayata diye, apışıp kalmamak; yiyip içip kıçımı gezdirdim gibi en aşağı mertebeden maval okumamak; bir şey yapamadım ama en azından hakkın, güzelliğin, müziğin, sanat misali yaşamanın yanındaydım diyebilmek... Adalet var külâhım, kalıbımı basarım ki var, ha ama adaletin ortaya çıkabilmesi için adavete de ihtiyaç var. Suç olmasa, ceza nereden olsun he mi... Umut musluğunu, aman sakın maazallah kapalı unutmayalım iş ki...
Bir fotoğrafın anısı:
Vay balam! Ruhumu karla ovasım geldi...
Yeşil apartmanın köşe penceresi önünde Kafka okuyup, radyodan hava durumunu dinlerken birden irkildim, ulan yoksa biri beni mi dikizliyor diye! Karşıki donuk pencerenin jaluzisi kıpırdadı, aklım oynadı. Meğer olay buymuş hacımın evladı.
Hermenötik rules!
Yetenekler zayi oldu mu ben mai ekran veriyi! Verifay edeyim bari kendimi, olayım bir verifani [sanal lehçe! kelimelere abanıp, dillerin de arasını bozacağım bir gün, o olacak ;]. Edebi, siyasi, felsefi, müzikal ve fotoğrafik bir gaste çıkarsam; yepisyeni, avangart, devrimci, kökten muhalif! Sadece gerçeğin ve güzelin yanında, sadece aşkın ve merhametin hizasında... Ne bileyim, sonra da dünyayı değiştirsem! Olma mı ya? Bence olar!
biri kral fotoğraf çekmiş bir gün,
içinde Ay'ı göstermiş, ilkdördün.
şahbaz Ay ve düşbaz kuş
garip bir şiire konmuş, fâilâtün...
< içe dokanan şey, gayrı ayağa düşmez!
< yazara her yer defter, attığı hiçbir harf yere düşmez!
Bilinç uyuyakalmış suda. Başını kaldırıp baksa: Eskidim anasını satayım, en iyisi uyumaya devam edeyim, diyebilir. Dimyat'a pirince giderken, evdeki bilinçten olmak istemeyebilir.
hey mavi-sarı libaslı bağyan!
şu duruşuna yollar hasta hâlinle, kimi bekliyorsun?
gelenler-gidenler mühim değil biliyorsun,
sen sadece beklemeyi seviyorsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder