8 Nisan 2010 Perşembe

Ah Güzel İstanbul


İstanbul'da festival zamanı.
Nisan hep sayıklamalar ayı.
ahh sayıklamalar...
sayıkladıklarımı ayıklayınca
ayıldım şiire serapa...

Tamara Tamara
açtın kalbimde yara

Gündüz çorbacı gece meyhaneci Rıfkı
ah bu güzel İstanbul beni benden aldı.

bilmiyorum neden,
bu coğrafyanın bu kültürü
bu adab-ı muaşereti
nasıl da ciğerime işlemiş
bilmiyorum neden...
bu şehnaz longalar, bu muhayyer kurdiler
bu hicazlar, bu rastlar
ve çalındığı fondipli sofralar...

mükellef rakı sofraları vardır hayalimde.
kalendermeşreplerin, merhametlilerin, âşıkların
birbirine yâren olduğu rakı meclisleri...
böyle meclisleri görende yüreğim sızlar,
burnumun direği burnumu yaralar.
böyle âlemleri nicedir görememek ise
ah işte bu beni gamlı yapar.

Ah Güzel İstanbul'um,
nice görkemden, nice ihtişamdan
nice fetihten, nice aşktan geçmiş
İstanbul'um...
Peygamber'in müjdesi,
âlemlerin gözdesi,
şimdilerin bedbin
ve kıpkırıp kalplisi.
ah kalbini bana ver İstanbul,
kalbine dokunan
önünde sonunda Allah'ımdan bulur!

işte bu İstanbul'dur,
bana rakıyı, bana mehtabı, bana kayığı
bana havayı, bana gamı, bana rast'ı
bana Aşkı sevdiren
işte bu İstanbul'dur.

bir günahı bile bana sevdiren
işte bu İstanbul'dur.
tövbeyi günahtan çok sevdiren de
gene bu İstanbul'dur.

içimdeki İstanbul'u yazmakla bitiremem.
İçtanbul diye bir öyküm varıdı
anmadan geçemem.
İstanbullu olmakla değil de
İstanbul'u çok sevmekle övünürem.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...