23 Ekim 2010 Cumartesi

Siluet


atıp tutmaya bayılıyorum
ve abartıp kabartmaya.
öfkeyle oturuyorum,
zararla kalkmamak için
yapışıyorum makamıma.
netçede kalkıyorum ya
kâh zarara, kâh karara.

baka baka yırtılmayan perdeleri açıyorum.
içeriye ondördün Ay'ı alıyorum.
derûnumun gözbebeği büyüyor,
ciğerimi duman, rahmimi kan bürüyor.
sektirmeden her seherde ölüyorum.

sonra annemin sesi
kalk! diyor.
annemin sesinde hayat var,
diriliyorum.
günün getirdiğine aklımı,
anın getirdiğine gönlümü salıyorum.
Ekim'in çelişkisine
kasıntı Kasım'la çelme takıyorum.

Eyüp'te kuşları, Fatih'te çınarları dinliyorum.
ve Necip Fazıl'ın önünden geçerken
Beyza Hanımı düşünüyorum, derken..
harman yerinde yârimi kaybediyorum.

bir kız geliyor uzaktan,
siluetini kesiyorum.
perdeler kapalı,
görsem de.. bir türlü..
tanıyamıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...