7 Haziran 2011 Salı

Billûr


Recep girdi, hava temizlendi.
karadaki ve denizdeki bozulma
iki bin yıl önceden haber verildi.
sahiden, iki bin yıl ne demekti?
bir yılın dahi, manasını bilmeyen,
iki bin yılın, sayısal değil sözel,
sözel değil içsel nüvesini
nasıl anlayabilirdi?
çoktan göçmüş biriyle:
bir bask ya da bir afroamerikan,
veyahut bir farsi ile,
dava uğruna yaşamanın sahiciliğini
nasıl konuşabilirdi?
uykunun en tatlı yerindeyken
birden, nasıl uyanabilirdi?

olabiliyordu bunlar bazan,
bazı seher vakitleri.
hava neta, aylandız şahika,
dimağ beta, keyif keka,
ohh ne âlâ iken.
ayıklanmış, damıtılmış,
paklanmış, yunmuş,
her zerre halas olmuş
bazı bazı an dilimleri,
duyulabiliyordu sesin sesi.
dinlebiliyordu kimi,
müzikal yaşamın senfonisi,
melodram hayatın peşrevi,
romantik ölümün saz semaisi.

tadılabiliyordu bazan
tregedyanın billûr sükûneti...

[Fotoğraf @Bezm-i Âlem, Dolmabahçe]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...