23 Mayıs 2013 Perşembe

Matara


enine ve boyuna
taşına ve toprağına
façasına ve manasına

düzeltiyorum yazıyı ve rüyayı
uykuyu ve yatağı
üstümü ve başımı
düzeltiyorum şiiri ve aşkımı
rüzgârda savrulan urbamı
denizde buruşan aynamı.

ha babam de babam
düzeltiyorum ağzımdan çıkanı
benliğimden fışkıranı
fırtına gibi denizi sürüyorum
şimşek gibi göğü yakıyorum
düzeltiyorum
bozduğum tabiatı.

düzeltiyorum kibri ve hırsı
niye kibir neye hırs
sordukça doğru soruları
düzeltiyorum yanlış cevapları.

düzelttikçe bir boş oluyorum
bütün bu yanlışı ben mi yapmışım
doğru diye yanlışı mı sulamışım
düzelttikçe boşluktan tırsıyorum.

düzeltiyorum eskiyi ve yeniyi
eski düzelince yeni
yeni düzelince eski
elimde kırık testi
sulayacak doğruyu arıyorum.

düzeltiyorum neti ve darayı
boşaltıyorum havayı
temizliyorum karayı
doluyu boşa alıyorum
düzeltiyorum taşıdığım matarayı.

düzelttikçe bir hoş oluyorum
bütün bu bozuk plağı
pür aşk pür cemal öylece
saklamanın yolunu arıyorum
düzelttikçe koynumda,
hiç bozulmayanı.

[Fotoğraf @Paris, Institut du Monde Arabe.
Vesikalığımı horoz kılığında ve uzak bir diyarda,
yakalayıp çektim yani külâhım, onu diyorum.]

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Dans


o nasıl bir dans ki,
hep sen!

duvarlar yanıyor
tahtalar kızışıyor
camlar titreşiyor
kapılar yıkılıyor ha yıkılıyor.

gitarın teri damlıyor
kemanın teline
gitarın eli sarılıyor
esmerin beline

dönüyor fırfırdan etekler
dönüyor ateşten ziller
dönüyor ruhtan bedenler
dönüyor sana senden nefesler

bekliyor denizden kalemler
bekliyor topraktan sezgiler
bekliyor çiçekten gemiler
bekliyor seni senden gelenler

terliyor taştan duvarlar
terliyor tunçtan kalıplar
terliyor çelikten kılıçlar
terliyor senden sana koşuşlar

o nasıl bir dans ki,
hep sen!

karanlığın sesi damlıyor
âşığın aynasına
karanlığın dudağı değiyor
ışığın ayaklarına

döşemeler çatlıyor
odalar nefes alıyor
eşikler doğruluyor
kapılar zaten kaput
kapılar artık tabut
ölü kilitleri taşıyor ha taşıyor.

kaynayıp taşıyor
duvardaki oyuktan
oynayıp kaçıyor
dünyadaki oyundan

yıldızlar sarılıyor
dağlar kavuşuyor
denizler birleşiyor
cesetler fırlıyor ha fırlıyor.

nasıl bir dans ki,
hiç bitmiyor.

[Fotoğraf @Granada]

3 Mayıs 2013 Cuma

Nokta


bir nokta
olmuş bitmiş bir nokta
ne olup bittiği o noktada
sonsuz bir muamma.

zihnimden görüntüler ayaklandı
kalbimden sözüntüler de hakeza.
benliğime saklanmış döküntüler
çetin bir istifra anında
etrafı kana ve irine bulayınca
istiğfar tuzunu bastım
hudayinabit yaralarıma.

gözümden üzüntüler yol yol akarken
zamandan kesintiler kor kor yakarken
mekândan esintiler yel yel yortarken
af dağını bağladım yumuşak karnıma.
sordum ahvalimi gök ceketli kuşa
attı ceketini omzuna, kondu omzuma:
sen benim, ben senin
ne diye sürersin eşeğini yokuşa?
eşek yolcu, sen gezgin
ne diye takılırsın meşum tuzağa?
hayydi al ceketimi Sophia
aşkı giy de ince sırtına
bakanlar denizi görsün ardında.

nutkum tutuk, sıdkım kaçak
dilim ıslak, gözüm kısrak.
ah o ne çok arzulamak
aşk kubbesi altında
görünmez ve bilinmez
bir nokta olmak.

[Fotoğraf @Malaga]

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...