[kışa niyet, kara kısmet]
pırıl, ne de pırıl
pır pır pırıl
kalp pırıl, gök pırıl
Boğaz'a sere serpe
nasıl da yayılmış Akdeniz
gördün mü, yüzü gözü pırıl
böyle güneşli erbainde,
güneşi seven dahi çıldırır.
bereket, ışık zehirlenmesi
en sağlıklı hastalıktır.
sadede gelelim.
o gün rüzgâr batıdandı sevgilim
kalbin seheri, zihnin öğlesi
ruhun alabildiğine deniz seferi.
bugünse yaprak sessiz;
Ocak, güneşten uyuşmuş gibi.
lodos tamam, kafayı ütüledi.
jilet gibi nöronlar, alnı süsledi.
gayrı güneyli rüzgâr kafi,
yarın lütfen kuzeyden gelir mi?
zefirin do majör borusu öter de
kuşlara, dağlara, nehirlere
kışı, adam gibi dinletir mi?
doktor doktor Jivagom
buzdan şiir, ateşten dom!
haydi patetik maestrom,
aşkın kadim musikisini
opus bir kar senfonisini
manzarada o akkor iç çekişi
- ah! kelimeler lâl!
kristal kan, beyaz hayal!
işte o tertemiz sesi,
nârdan kara sakin geçişi
n'olur benim için tekrar çal!
tekrar tekrar tekrar çal.
aşkın giyeceği nâr,
içeceği kar imiş,
cebinde de günebakanlar.
velveleden zelzeleye
rokokodan realizme
oldu olanlar, öldü ölenler bak!
yol uzun, kısaları yak!
ne olmak, ne ölmek, ne mek mak
tek irade, tek imkân, tek sanat
tek yapılacak: sadece yapmak...
[bir de kış yapsa, tam olacak.]
[Fotoğraf @Paris. "Bin defa mazlum olsan da, bir defa zalim olma." Ali hazret (kv)
Pek isabet, net rabıta külâhım. Andre Malraux da insanları ikiye ayırmış. Hep cart diye ikiye ayrılır zaar da bu ayrım bu saça çok yakışmış: Bir yanda bir şey olmak isteyenler, diğer yanda bir şey yapmak isteyenler. Nasıl ayrım ama, uçurum gibi hey maşallah. Yarar!]