
"Ahmaklık Allah'ın bir kahrıdır. Hastalık, körlük kahır değildir."
Vedat Özdemiroğlu taşımış bu cümleyi son Uykusuz'a...
"Ne zaman günah kuyusundan kurtulup da güzel, hoş bir bahçeye varabilirsen, o vakit başkalarının eteğinden tut, onları da senin bulunduğun yere çek, kurtar!" varıdı bir de... Hah imgeleme gel, kuyu var, bahçe var, takık olduğum her şey var mübarek.
Bugün farkettim:
Ahmaktan, ahmak sıfatından içime fenalık gelmiş. Kullandığım çoğu kelimeden, zikre değil tekrara düşen her şeyden illallah gelmiş. Ki zikir de tekrar demek ya, manaların bu denli karmaşık olması da afakanları toplayıp kafama getirmiş. Demek istemeyip dediklerim o kadar çokmuş ki, demek isteyip diyemediklerimi izbede yakalayıp odunu beline vermiş.
Kendimden sıkıldığım kadar hiçbir şeyden sıkılmamak çok sıkıcı.
Bugün rastladığım Alev biri, sabır için "kendine tahammül etme yetisi" yazmış. O zaman gökten yağmur gibi üzerime sabır yağdır asıl duaymış.
tahammül edemiyorum, nasılsın sorusunun süper yanıtına
ve tahammül edemiyorum, bu süpere kafa atmamama
tahammül edemiyorum, kasmaktan kaskatı olmuşa
ve tabiatın elastikiyetini bozmaya çalışmasına...
tahammül edemiyorum manasız konuşmalara
tahammülsüzüm, beni gördüğünü sananlara
ah ya, vurayım kafamı madem ben bu gece
vurup kafayı yatayım yine gafletin içine.
ben bu beni burada kırayım
böyle yekpare taşıyamıyorum diye.
kırıp katlayınca cebime korum belki.
hür olurum o zaman senin gibi...
bu perşembe yanması
cuma'ya bir hazırlık mı?
içimde yine koskocaman bir yılan
beni yüz yerimden sokmadan rahatlar mı?
akrep dolu gönlüm
ah nasıl da akrep dolu gönlüm
güz çocukları ömrüm
akrep kendini yakmadan
ben onu aleve atacağım
gayrı budur bulduğum çözüm!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder