
karman çorman ve darmaduman.
savruk, derbeder, hâli yaman.
dağınık ve yoksunken nizamdan.
bozuk ayar, üstüne yerse yandan;
yuva, zihin, yaşam
mahrum kalırsa izandan,
dünya olmaz mı anam bubam,
ah kuzum balam olma mı zından!
bilene dünya zındandır bazan.
hastayı bilir, açı bilir,
sakatı bilir, bedbahtı bilirse insan
nasıl olsun dünya güllük gülistan?
hababam çürüyen, bozulan, dağılan
bir mekan nasıl kalsın muntazam?
olmasa da kalmasa da
gene güle ağlaya yaşanıyor ya,
budur zannım en garaib deveran.
bunca kedere, gama, derde, azaba
bunca kaosa, bunca ıstıraba
dağ gibi, Ferhad gibi, feryat gibi
göğüs germiyor mu mayası insan olan?
korkunç bedbinliğin canına
bir tebessümle ot tıkamıyor mu
mizacı adam olan?
allasen nasıl yapıyor bunu
güdük gücüyle, olmaksızın bir eman!
düşünelim bir lâhza, heman...
gül nasıl açıyor dikene rağmen?
bülbül nasıl ötüyor betona rağmen?
aşk nasıl yaşıyor nefrete rağmen?
bütün kokuşmuşluğa rağmen
hâlâ nasıl nefes alıyor acaba insan?
havayı kim paklıyor an be an?
suyu kim yıkıyor
inerken yağmur buluttan?
taşarken ırmak pınardan
toprağı kim ekiyor durmadan?
ateşi kim yakıyor
odunla duman olmadan...
dört unsur, anasır-ı erbaa
dört bir yandan kuşatmadan
diyalektiği kimdir kuran?
rahmetini, azabına üstün kılan
ışığa, karanlığı vezir kılan
hazineyi, izbe viranede saklayan.
kimdir gizli ve aşikar
tüm hesapları tutan?
maddeye karşı manayı koyan
darlı yüreği ferahlatan
dağınık zihni toparlayan
derbeder yaşamı doğrultan
mahlukatı hafifletip koruyan
o dost
kimdir ve nerededir her an?
işte orada...
baki yuvadadır, aranan.