karsız bir kış,
ancak Akdeniz'e yakışır.
dünyada tek tane Akdeniz,
tek tane Sahra
ve tek tane pırıl sema vardır.
dağ, deniz ve ada
bu eşsiz manzara,
eti kıt kemiği bol hayatın
afili teselli armağanıdır.
Akdeniz, bir iptiladır.
gök âşığı için vahadır
kuş tiryakisi için deryadır
uçmağa müptelaya candır canandır.
Tarihçi ne kadar haklıdır.
tabiatla yoğrulmuş ruhun
nadide nağmesi,
insan olanı kendinden arıtmaz mıdır?
nüvesini, tırım tırım aratmaz mıdır?
---
yârin güzide hediyesi,
Marcello ile sıkı mesai
meğer ahbabımmış ezeli.
en sevdiğim hasleti,
tepelemesi zebandaki zebaniyi.
en bittiğim meşrebi,
haybeye hayattan vazgeçişi.
boştan doluya hicreti.
beyhudeden sessizliğe avdeti.
ve herkes sustuğunda konuşan
göçebe patatesleri...
[uzlet sıkıntılı olsa da
bazan ülfetten hayırlı vallahi
Yahya Kemal ağbi]
---
gündelik yaşamın niteliği,
eti kemikten sıyırır gibi,
manayı eşyadan sıyıran bir boşluk,
gözü ışıktan ayıran bir loşluk üretmesi.
diyalektik gereği, bu özelliği,
sırf tersi "ruhdelik yaşam"ı
[naçizane şimdi icat buyurdum]
doya doya beslemek istemesinin
esbab-ı mucibesi.
işte budur en saykodelik terazi!
---
gündelik, gün deliliğine tutulup
günü delik deşik etme histerisi.
vaktin, delgeçle acemi takibi.
ne var ki, zaman aman delinmemeli,
baki menzile yekpare götürülmeli.
zaten şöyle bir düşününce
delinip geçilen zaman değil ki;
kayıtlara geçirilen
insanın ta kendisi...
---
olayların olmaktan başka bir olayı olmadığını çakan,
vakalara hem oyuncu hem seyirci olmaya uyanan bizdendir.
mâmafih "aldatan bizden değildir."
bunu neta anlayan gafletten beridir.
en derin uykuda bile, saf emindir.
---
ehline hadise tarihi ziyadesiyle güdük,
toz tabakası altında gerçek,
sımsıkı örtük...
onun da bağımlısı var,
tozun, pusun, dumanın da seveni var.
bendenizin her sevene saygısı var.
sevmek en büyük iş,
hakkıyla yapana elbet hayat var.
---
[öpart külâhım,
deniz ve rüzgâr hasretiyle.
fotiler bu ara, günü gününe
fırından siniye, taze.]