o kafalar nereye gitti?
bu kafalar nereye gidiyor?
şu kafalar nereye gidecek?
kafain kaç uyuru dürtecek?
Allah'tan yaz gelecek cağnım,
kışın çetin mürşitliği bitecek,
yazın uçarı dervişliği gelecek.
inşallah ömrümüz kaderimize yetecek.
ayak, yorganına göre gerinecek,
yorgan gitse de kavga bitmeyecek.
kişi, sızlayacak, öğrenecek, yüzleşecek
beden, ağrıyacak, gülecek, hissedecek
kafa, gidecek, gelecek, hıfzedecek
kalp, atacak, sevecek, genişleyecek
nefs, yaşayacak, ölecek, dirilecek.
ya bahtiyar akıbeti,
ya bedbaht nihayeti seçecek.
yola şaşı devam ederse,
belki karıştıracak seçemeyecek de
irade nedir bilmeyecek.
iradesini bilmeyen akıllıyı
peki akıllım, kim ne edecek!
öyleyse hangi akıllı,
hazin sona karşılık mutlu sonsuzu verecek!
yanlış hesabın ve kesat takasın
viran Bağdat'tan dönmesini mi bekleyecek!
var mı öyle bir akıl, unutulmuşluğu,
mahrum ve hüsran olmuşluğu sevecek?
peki var mı öyle bir akıllı kalbi,
yârdan uzak kalmayı kaldırabilecek?
ah taş kafa, kalp salaş!
baş bakarken aç aç,
yoksun baştan utanan suskun taş,
kâh Süleymaniye'de, kâh Monreale'de,
kâh Sagrada'da, kâh Kâbe'de,
ancak onu yaratıp bilene
kaldırıp temizleyene,
süsüp güzelleyene içini dökecek.
lâl olan dahi "üzülme!" diyecek de,
dilli, kalpli, iradeli, kaderli olan
insanoğlu, ademkızı, beşerbaşı
nihai yuvasını sakil betondan mı örecek!
sırtını küp gerçeğe verecek de,
kapısını yamuk sahteye mi çevirecek!
oysa bilecek akıllı,
kalple kaderin beraber çalıştığını,
tavuktan yumurta, iradeden kader çıktığını,
yumurtadan horoz, kaderden kalp fırladığını.
bilecek aklını aklayıp akıllamış bazısı,
aklın da bazan yarı yolda bıraktığını.
o lâhza dörtnala Burak'a atlayanların,
bahtiyar akıbete yol alacağını,
bilecek akıllı kalpli,
yâre kavuşacağını,
lâtif perçeminden vuslata yakalanacağını.
bilsin artık akıllı,
öte bilinecek şeyin olmadığını.
nihayetsiz bilinin varlığını.
[Fotoğraf @Barselona]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder