27 Eylül 2012 Perşembe

Derviş


ahh ne çetin çıktın derviş,
saklandığın yerden
ne yerde ne gökte hâlinden.
inlettin, terlettin, söylettin
içli batından, nadan zahirden.
sardın kalbi her veçheden
bürüdün kalıbı en inceden
kapladın ruhu ta kökünden

hâliyle haşyet oldu buralar
ah kara korkudan, kâh ak ümitten.

şimşeği dahi yavaşlatıp
semaya koca puntolarla asan hiddetinden,
şimşek de şimşekmiş dedirten heybetinden,
ve kamaşan kalbimden akan nedametten,
ruhun kökü de nerede?
diye düşünemedim bir lâhza, affet ben.

o vakit söyle ey derviş!
ruhumu usturayla kessem
kökü bende diye uzar mı kanadığı yerden!
çok soru var bende ya derviş
ekseri de kazık yerden.
hiç soru yok bende ah derviş
gayrı bir anlık tereddütten.
o vakit başlayalım terennüme
sırayla ve hayırla en güzel isimden

annem var ve babam var
hâl gelecek dilimde dua var.
eşim var ve dostum var
gün gelecek gözümde pınar var.
benim var ve kimim var
an gelecek defterde anı var.
hayy de varlar bir araya gele de
Dünya Hatırası bir fotoğraf çektire
bayanlar baylarrr!

peki ya derviş,
topraktaki gübre boyuna uyumuşsa ömründe
ne hissedecek ansızın uyandığında kabrinde?
o an sızı makamından bir ezgi mi duyulacak
kurtların kemirdiği ciğerinde?

ölüp de pişman olmayacak yoktur dediğinde
o aziz önder, o mübarek dede
rahmetin ve bereketin yegâne mazharı
o şefkat denizi, o sevgi ummanı dile geldiğinde
duyup uyanmış nice er yaşamış bu âlemde,
hissedip aymış hayli güzel katılmış seyrüsefere.
ölüp yaşamış bazı garip ise anlatmış esrarı,
sırrı bilmeyene.

o dile sığmaz kalbe sığar aşkın membaı
iki koca harfi yan yana getirdiğinde
hikmet ve rahmetin muhatabı olan nerede?
rahat mı, müstakbel hazırola dek, hoş bahçede?
çeng vurup gül kokup bülbül bakar mı
o şâd olan, o olan, o olmadan önce olan,
rüya olmasa uykuyu da sıkıcı bulan,
o yokluğun içinde candan duran âşık,
bakar mı varlığın muazzam gözüne?

işte odur âşık, sensin derviş
annemin kara kedisiyse şimşek
selam, bendeniz cennet kuşu da şeytanım!
aman saf geçinip ak kaşık gezenlerin
ayağına basar, alnını karışlarım
fikrini avuçlar, aklını cukkalarım
ateşe veririm de ortalığı,
dünya yanarken ne güzel, diye haykırırım.
yetmez, ben de seve seve atlar yanarım.
ateş tenime güvenip
ateşten yanmam sanırsan aklına şaşarım.
iyi belle, ben Nemrud'un değil
İbrahim'in yolundanım.

oh derviş!
bizim şeytan da böylece
elhamdülillah müslüman olur gider.
ölmeden önce evvel öleyim diye tutturan,
yataklara düşen, karalar bağlayan
uykuda perişan olup seherde felah bulan da
öylece ölür bekler.
öğlene uyanır
ikindiye muradına erer
akşamleyin yâri şükranla öper.
yatsıya varasıya
hayy de buyurun dostlar safa
buyurun cenaze namazına!

behey derviş minnetle!
gaz oldun midemde
ağu oldun dilimde
duman oldun zihnimde
işte ben bir hâl oldum
senden ya sabır geçinceye.

vayy canına yandığımın!
hayy buraya gelesiye
ne yaşadım ne yaşamadım
çok cins insanla oturdum kalktım.
nice serseriliği ve haytalığı
izbede ve metrukta yaşadım.
kâh kevaşeden kâh seviciden bahis açtım.
kâh müptezelden kâh tiryakiden kâm aldım.
kimi sürtük kimi yabani
kimi aşüfte kimi hanımefendi takıldım.
hokkabaz meşrepten en öteye ıradım
fırdöndü tıynetten köşe bucak kaçtım.
er gibi hissettim, delikanlı gibi babalandım.
babama ve hayata dayılandım
anneme ve fıtrata bozuk attım.
ne kadar isyan varsa hepsini ben çıkardım
ne kadar yangın varsa tümünü ben yaktım.
isyanda ipil ipil asıldım
yangında çatır çatır yandım.
neticede hamdım, piştim, vardım:
hakiki kapının eşiğine yuvarlanıp,
pişman düşman zârı zârı ağladım.

işte o vakit can derviş hevesle!
ben beni kapının arkasına astım.
omzuma temizi kirlozdan ayıran yalıçapkınını
zembilime gerçeği kolpadan ayıran kafa kağıdını
elime hakkı batıldan ayıran ilahi kitabımı aldım,
yalın ayak, başı kabak soylu yola çıktım.

nihayet derviş,
baktım önümde yürümedesin
cehennemdi, araftı derken cennettesin
Dante'nin ölümcül hatasını düzeltip
Vergil'den güzel Beatrice'i dinlemedesin.

ben de hayran, ardına takıldım
ben de vakur, eline yapıştım
ben sen karışınca,
uçmak için bir tayyare çağırdım.

[Fotoğraf @Paris, Louvre.
"... De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler denk olabilirler mi?" Zümer, 9.
"Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin." Al-i İmran, 8.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...