14 Kasım 2012 Çarşamba

Mazi


sene bitiyor, vakit ilerliyor.
1433, 1434, 2013, 2596.
nebula, pulsar, beyaz cüce.
süpernova, kısa dalga, ışık hızı.
güneşle bir oluyor da Kasım kızı,
lâciverdi yırtan hilâle tutuluyor.
ve aşktan gözü parlamış yıldızı,
kalbime inciden hayaller fısıldıyor.

derken uyanıyorum.
uzakla yakını bulandırıyorum.
işe maziyi karıştırıyorum.
geçmişi şimdiye katıyorum.
ânlarda anıları anımsıyorum.
ohlar ahlara, ahlar ohlara
küller küllere, ruhlar ruhlara.

bazan maziyi kaşıklıyorum.
hatırlarımı doya doya yiyorum.
kimi bal gibi tatlı
kimi ağı kadar acı.
tınılar, tonlar, tuşeler, kokular
ben duyumdan gürül boşalıyorlar.
ne ağlıyorum ne gülüyorum.
Kasım'da bir kasılırken iki esniyorum.

işkil meşrebin ve hasretperverin
leziz ve aziz acısını çekiyorum.
sıkı melankoli ve afili nostalji
tiryakinin iki kadim kelimesi,
tâ çocukluğumdan taşıyorum.

malihülya ve daüssıla:
esirlerim korosu hazırolda.
var kesiliyorum naralarına,
terennümlerine, avazlarına.
kâh rebet, kâh arya
kâh requiem, kâh missa
kâh senfoni, kâh sonata
kâh flamenko, kâh milonga
kâh trip hop, kâh hard bop.
bossa, acid jazz, ambient, dub
funky, progressive, tribal, deep.
gelsin flu groove şimdi kulağıma,
dönsün "koyu tekno" mazi pikabında.

boşalsın küpler, fıçılar, kovalar
çakılsın paplar, dalgalar, uyaranlar
yakılsın batlar, borular, dermanlar
çizilsin ak laynlar, kırılsın kor aynalar.
patlasın göz bebekleri, çatlasın ar damarlar.
deli arzular, toy tripler, has kopuşlar.
düşüşler, sıkıntılar, kırıklıklar.
nöbetler, buhranlar, paranoyalar.
hatalar, yalanlar, dolambaçlar.
bakışlar, susuşlar, pişmanlıklar.
tantanalı ve şaşaalı hayatlar.
oh âlâ, bol keseden zamanlar.
ah illâ, engin mağfirete hamdüsenalar.

vay eğrisi hay doğrusu, net tutar
eski plaktan hakkıyla yanıma kâr
düşümde pırıl sedeften çocuğa aşkım var.
Akdeniz'de berrak safirden hatıratım var.
yağan kar, yakan nâr
maziden kalan sadece bir an
bir de tınılar, tonlar, tuşeler, kokular
incelikler ve yumuşaklıklar
insan ki melankolik bahtiyar,
gamla bayılıp neşeyle ayılan.
pişman ki yeni yetme ihtiyar,
zilletten kaçıp izzete tutulan.

öyleyse,
çalsın sazlar, kurulsun orkestralar!
kalksın efeler, oynasın Zorbalar!
üflemeliler, yaylılar, vurmalılar
piyanolar, obualar, kontrbaslar
trompetler, trombonlar, akordeonlar
neyler, tamburlar, udlar, santurlar
kanunlar, bağlamalar, davullar, zurnalar
tekmil toplanıp huzura varsınlar.

yansın sazlar, uyansın kızlar

[Külâhım, Kasım'ın süslü mazisinden gelelim günün rahmet denizine:
"Ey Âdemoğlu! İşlediğin günahlar gökyüzünü dolduracak kadar fazla da olsa, bunların bağışlanmasını dilersen, seni yine bağışlarım." S.a.v.
şiirdeki tırnak içindeki alıntı, Derya Erkenci'nin sevdiğim öykülerinden Koyu Tekno.
fotoğrafı, geçen gün Ayaspaşa'da çektim, manidar.
David Darling'in Cello Blue'sunun kuşları da burada.
Dürer'in ve Moody Blues'un melankolikleri de keza.
âlâ külâhım, kameri sene cümleye hayrola.
hayy de erkenden şemsi sene de şen ola, Mayagiller darılmaya.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...