
"Ölçülü güzelliğin âşıkıyız."*
kor kütük bir ateş
nasıl da yalayıp yaktı beni
nefsin nefesine nasıl da karıştı
Şeytan'ın bet sesi
ah Mahvedici Melek
karanlıkta akkor sinek
berrak kan, şeffaf ateş
yak yak devam, derinleş
kıyıda bir leş sönmüş yatıyor
kokusu burnumu cart koparıyor
peçesini fırlatıp atıyorum
uzanıp beni yanaklarımdan öpüyor
vakur bir yolcu kulağıma yaklaşıyor
usul usul, salına salına
bir gemi gibi ufuktan yanıma yanaşıyor
bir şarkı doluyor yelkenine
kuzeyden mi güneyden mi
batıdan mı doğudan mı diye
pusula dönüyor bütün yönlere
aşkın iğnesi dokunuyor kalbime
başlıyor rasttan cazz vokaliyle.
dandini dandon dindan
dımdım dırımdım dımdım
aman yanlış anlaşma
aman noksan kavraşma
aman kaskabalık
aman kazkafalık
aman nobranlık
aman dobralık
aman çölde balık
aman tenhada kalabalık
aman gitti kalp
aman eğrildi kart
aman kırıldı harf
aman darıldı zarf
nooluyoruz ya Hû
bu hangi dönme dolabı tavaf?
tantini tanton tintan
çinçin çirinçin çinçin
a yüzü trip hop dabbesi
attığım tripler ürkütsün ruhları heyyo
b yüzünde amane kahvesi
ettiğim amanlar çürütsün lopları yihhu
bu hangi vezin
bu nasıl terazi
bu niçin mizan
bu neyi ölçen izan?
müzik var sus!
kulağında müzik varken konuşmak günah!
kalbinde aşk varken uyumak yasak!
aşk var kalk!
iki güzel adam yaklaşmış yanına
açmış çocuk kalbini boylu boyunca
kin ve haset yok ki orada
bulamayınca şaşırmışlar mı acaba?
sen doğdun geldi bahar
sen geldin güzelleşti orman
bütün çiçekler seni söyledi
ağaçlardan aşk damladı içeri
zeytinin dibinde gömülüydü diri
şıp şıp şıp şıp
delince tabutu aşkın şedit çivisi,
o çivi sudan mıydı ateşten miydi
düşünürken diri dikildi, dile geldi.
belki tutturamadım vakti
belki kırdım garip kalbimi
kalp var mı yok mu merak ettim
buralarda kimse sen değil ki!
elbet anlasaydı biri
kırılan kalbim değil nefsimdi
ihtimal sarılır boynuma
kıran kırana teşekkür ederdi.
kalbi olan bilirdi
kalbi kırmak kolay değildi.
kırmak için önce tutmak gerekti
kim kime kalbini tutturmuş,
kim kendi kalbine ulaşıp tutmuş,
güldürme allasen beni.
kalp kapalı, perde çekili
yeter, bakma gayrı içeri
kofti âmâya yokmuş zırnık mânâ
ister ağla, ister yak gözlerini.
Allah'tan sen geldin hepsi gitti
yıkıldı nefsin kurşun kaleleri
kurudu iblisin katran nehirleri
taştı susuşlar
pişti sabırlar
yandı bağırlar
yürüdüm suya, su yürüdü kana.
dayadım varımı balın yuvasına.
taşıdım yokumu sütün sadrına.
altın rengi benzinde
bembeyaz gözlerin,
suyun ortasında
evire çevire
çevire döndüre
ölçtü beni asasıyla
biçti beni orağıyla.
[Fotoğraf @Elhamra
* Perikles demiş.
"Doğdu ol saatte ol sultan-ı din,
Nura gark oldu semavat ü zemin." Süleyman Çelebi.
Festivali, Kutlu Doğumu, nice bahar vakasını geçtik, onca fırtınayı hissettik, âdeta göç ettik külâhım. Geçerken işimiz, güzel için güzele güzelleme. Göçerken ölçümüz, gülün içinde bülbül dinleme. "O, hevâsından konuşmaz. O kendisine vahyolunan bir vahiydir." Necm, 3-4]