9 Nisan 2013 Salı

Το δίχτυ


flaş! flaş! flaş!
haset, öfke, ihtiras!
bu nasıl bir giriş vays!
leydiler ve centilmenler
işte karşınızda aklınızı alacak
yüreğinizi hoplatıp
nabzınızı yoklatacak
üç belalı arkadaş
üç silahlı yandaş
üç azılı meslektaş!

hasetin muştasıyla yüzünüz dağılacak
öfkenin sustalısıyla ciğeriniz kararacak
ihtirasın piştovuyla kalbiniz susacak!
heyhat, sizden geriye kalan tohumları
İfrit Komitası nefretle sulayacak
İblis Şürekâsı şehvetle toplayacak
Şeytan Mafyası zafiyetle yutacak!

buyurun dostlar buyurun
lcd ekranda lsd tragedyasına!
ihtiyar rebetler şaşkın,
genç arıcılar şokta!
daha demin vuruldu
Çanakkaleli Melahat
Euripides'in tavernasında.
ne çabuk unuttunuz
öğle namazıyla kalkan ölünüzü
Sofokles'in kabristanında?
hayy de tekrar çal tekrar ağla
ah be güzelim Marika!
Mana mou Rebetika!

hayy da varsa giyin zırhınızı
bulursanız kuşanın kılıcınızı
haset, öfke, ihtiras korosu başladı rast
ya biteviye ölüm ya ölümüne savaş!

***

giriştim adam boyu kavramlara
kiriştim kalas, kafada kırılasıya
kafa kağıdımı yırtıp parçalayınca
kim olduğumu unuttum doyasıya!

ah kalbim dedim sonra,
sanki biri tuttu da kalbimi
ayırdı üçe, beşe, ona
üleştirdi Ege'nin yüzlerce adasına.
âdeta ben de oradaydım
Hipokrat yeminini yazarken
Sappho şiirini söylerken
Zorba doludizgin yaşarken
Eleni mübadelede ölürken
kalbimin bir parçasıyla.

hayy de gel külâhım
gidelim güzel Cuma'ya
Robinson'a sürpriz yapmaya,
bahardan bir koku duyurmaya.

hayy de hep beraber
bürünelim beyazlara
varalım er meydanına
bizi birbirimizden ayıran
haset, öfke ve ihtirasın
namert oyununu bozmaya!

***

Vayz Grek başlık. Pek süslü, sanırsın korent. To Dihty veyahut To Dixty. Grekçenin Latin ile yazılışı alengirli malum külâhım. Tuzak manasında, bildiğin duygu tuzağı. Tuzağı al, manaya gel. Stavros Xarhakos'un bestesi. Dahası çokbeçok sevdiğim bir musiki. Sırf bu müzikle az yol tepmedim. Costas Ferris'in eşsiz destanı, yakıp yandıran ağıdı Rembetiko'nun da film müziklerinden. Marika ablam söylesin ben ağlayayım. Ağlamadan dinleyemediğim şarkılardan zaten. Sanma ki salt kederden. Öyle hisler var ki, sevincin ve kederin de ötesinde. Sadece zârı zârı ağlanır o ülkede, sebepsiz sonuçsuz ağlanır sadece. Öyle ki kalp yüzer olur artık o denizde.

kalp bir gemi
gözdür dümeni.
boşaldıkça ipleri
dolar aşkla yelkeni.

Rebetiko, sadece bir müzik değil bir hayat tarzı, bir yaşam tavrı. Buzukinin, santurun, udun, akordeonun, kemençenin, klarinetin alev alev ağlayışı. Ege ve Akdeniz'in ışığında aklını unutmuşların sonsuz tınısı. Efelerin şiir gibi oynayışında kendini yitirmişlerin yelkenli yazgısı. Bizi biz yapan kadim sızı. Şiirimizin nadide izleği, daimi teması. Gizli Grekoluk da var serde. Neticede aynı toprağın, aynı yağmurun, aynı sesin, aynı neşe ve kederin çocuğuyuz. Binbir türlü dümenle, yok efendim ulus devletle, ah mübadeleyle, aman sürgünle bizi birbirimizden ayırdığını zannedenler zannededursun, biz bildiğin eskimeyen dostuz. Denizi kim ayırabilmiş allasen! Allah'ın izniyle sadece Musa peygamber. O da hainlerin üzerine kapansın diye kader... Rebetiko gepgeniş bir arazi, depderin bir deniz. Hususi manada, aşk kandilinin aydınlattığı varsıl bir dehliz. Şükür, kalbimizden hiç silinmeyen bir iz. Yaz yaz bitmez bir hissediş. Öyleyse, 50'lerde İstanbul'un hakiki meyhanelerinde sadece Kazancidis dinleyen bitirim ağbilerimizin aziz hatırasına gelsin okkalı bir söyleyiş:

http://www.youtube.com/watch?v=4H4_jMH5cPE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...