Beynim ağır, çok ağır, ağııır, bağıırr, bağır ki açılsın bağır. Bayırdan aşağı yuvarlansın kahır. Geldiği gibi, paragrafsız, öyle geldiği gibi, fikre, zikre, kaleme, geldiği gibi. Kalbe dolduğu gibi. Kafiyesiz ve nizamsız. Oysa ne kadar da kafiyeli ve nizami. Her şey. Kalem bundan beri olabilir mi? Ben istesem dahi o geri durabilir mi? Soru işaretlerim var ve ünlemlerim. Noktalarım ve virgüllerim. Kulağımda daimi bir müzik var ve gözümün derinliklerinde gördüklerim. Kalbim olduğunu söylüyorlar, beni görenler. Kalbimin olması, kalbimi ağrıtıyor benim oysa. Kalbim serapa ırmak, gözlerimden sineme akan tiryak. Al sana uyak...
Bir doğru yol var. Tek. Bir. Tane. Ne mutlu görene, bilene, idrak edene, o yoldan gidene. Hem de ne mutlu. O yoldan hürriyete, selamete, kurtuluşa ulaşana, nail olana, vakıf olana, muradına kavuşana ne mutlu! Nietzsche'ye göre kurtuluş, insanın kendinden utanmaması imiş mesela. Eksik ziyade bir cümle. İnsanın kendinden utanmaması, fakat utanmaya sebebiyet verecek şeyleri yapmaması olmasın o kurtuluş. Hakiki kurtuluş... Bu raddeye, bu mertebeye de ancak utana utana varılabilir olmasın. İnsana has bir özellik utanmak, güzel ve özel. Utanmaktan utanmamalıdır. Hah, kurtuluş, utanmaktan utanmamak olabilir bak külâhım, canım ciğerim.
Ciğerim köşe köşe, dilim dilim... Dilim; serkeş, berduş, ölçüsüz, vahim. Edep ya Hû diye inlemedeyim. Bir feryat kopmuş, fırtına gibi bir çığlık büyümüş. Avaz avaz bağırdan yukarı yürümüş. Sonrasını hatırlamıyorum ;) Böyle hem gülsem, hem ağlasam, şiir gibi. İki ağlasam, üç gülsem. Beş gülsem, on ağlasam. Al gülüm ver gülüm. Al takke ver külâh... Ben bu ömür sandığını, böyle gâh daha yeni düzelmiş sırtıma alarak, gâh daha demin güçlenmiş kollarımla sararak, gâh nekahet kalbimde taşıyarak ilerliyorum. Terakkii! Ne İttihat Terakki ne Teşkilat-ı Mahsusa, ne Mit, ne cuntacı, darbeci! İnsan olanı sadece. Adil ve güzel. Cömert ve mert. Yiğit ve gözüpek. Mütevazı ve hayırlı. Kendini bilen, Rabbini bilen... Onu yapanı, pek güzel bir surette varlık dergâhına katanı bilen, ne için "şimdi ve burada" olduğunu düşünen... Kendini düşünen Rabbini bulur külâhım. İçindeki seslerin peşine düşen, önünde sonunda asıl sese döner. Dinleyen, sese döner. Bu sesten yüz çevirmek, akılsızlıktır, bahtsızlıktır. Hüsrandır, hezimettir, çok pis zulümdür.
Selam ona Pîr'in eşsiz kelamı: "Adalet, bir şeyi yerine koymaktır. zulüm ise yerine koymamaktır." Duyan kulağa, gören göze her şey hakikat... Yüce Allah, kullarına verdiği aklı nuruyla tamamlasın diye yakarırım. Nursuz akıl, ışıksız zulmet gibiymiş, yana yakıla kavrarım.
Görüyorsun aklım! Akıllı ol, senin de aklını alırım. Aklını başına devşir akıllım! Akıl demek değil, her zekerim hıyar diyene tuzu alıp koşmak, ya da akıl demek değil üç beş kitaptan derleme afili cümleler kurmak, ya da akıl demek değil ki her söze fiyakalı cevap yapıştırmak... Akıl, ne zaman akıl? Ulan ne oluyor bende ve etrafımda, çevremde ve yöremde, memleketimde ve dünyamda diyebilmek, olan biteni kavrayabilmektir akıl. Akıl, kafa yormaktır, şu saksıyı Allah için çalıştırmaktır - boşa koymamış he mi onu oraya! Soruyu ve sorunu keşfedip, cevap ve çare bulmaya çalışmaktır. Derdi bilip derman aramaktır akıl. Akıl, takılmasın gayrı istirham ediyorum. Takık ve arsız, arıza ve faydasız bir akıl olmasın, beni kıl kaptırmasın. Kıl etmesin, tüy eylemesin. Akıllı olsun, canımı yesin!
Dravdan mı yazıyorum bunları ben! Kolpa mı açıyorum kendime! Tıraş mı hepsi, yoksa tırışkandan mı! Öyleyse çıkayım çarpıp kapıyı! Öyleyse kaldırıp atayım, vurup kırayım bu hayatı! Öyle değil. Öylesi böylesi yok bazı meselelerin. Mesele nedir baylar bayanlar? Merdivenden nedense kayanlar? Merdiveni bile nasıl kullanacağını anlayamayanlar. Meselemiz nedir ey insanlar!
İstanbul, 2010 Evropa kültür başkenti oldu bugün. Işıklar ve ateşler içinde. Milyon liralar, saçma sapan şeylere fuzuli harcamalar. İşçiler grevde, işsizler beklemede. Böyle midir başkentlik? Oysa bu sadece bildiğin boşkentlik!
çook doluyum.
dokunsan da ağlar, dokanmasan da ağlar misali durumum.
içimden bir tramvay kalktı gidiyoor
hooop beni almadan nereye gidiyoor?
mananın da fevkinde bir yere mi götürüyor?