7 Aralık 2011 Çarşamba

Zihin Açacağı


sema titredi, gök kapandı.
tertemiz su
ağaçların şakaklarını yıkadı.
perdeler açıldı, tüller kapandı.
kaçık pus Boğaz'ın yakalarını
sapasardı fırdolayı.
hüzünzam makamından çaldı,
gırgırla gırgır geçerken
avlanan balığın hatırası.

içimdeki Grek ayaklandı.
Marika ağladı, rebet başladı.
ciğerim nikotinden hıçkırdı.
üzülme canım ciğerim,
iste sana kafesi orman ederim.
pas tutarsa demir nefesim,
ben sırtımı havaya veririm.

derken,
bir ikindi vakti
aşkla aşık atarken
maşuğuma yakalanırım.
kişi, sevdiğiyle beraberdir
der mihmandarım,
ben fersah rahatlarım.
tel dolaptan zihin açacağını kaparım,
ve Telli Baba'dan tozlu gelinliği.
zihin açacağıyla hafızamı yoklarım.
gelinliği seks pembesi bir anda
hırsla parçalayıp hınçla paralarım.
yitmiş seraplardan serapa daralırım.
zihnimi burnuma çekip kafa yaparım,
gelinliği de üstüme çekip kefen.
duvak nerede dersen,
duvara yapıştırdım yersen.

Leyla yok, Mevlâ verelim.
bugün Mecnun günü,
kavruk helvasını yiyelim.
Leyla yoksa ben de yokum diyene
Mevla da senin olsun
Leyla da lokum diyelim.
kendimizi orada bırakıp
secdeye tırıs gidelim.

kapansın kapılar
açılsın duvarlar
mağara gibi sussun dudaklar
ve biz dakikalar ve asırlar boyu
uzamış vuslatlar izleyelim.
ne edelim bu kış bu duman,
şehirde sağalmamış memeler
ve sarkık karınlar
akacak kanı olmayan.
ne edelim keçisiz ve balıksız
dağsız ve denizsiz
tebessüm sebebi bulamayan.

ne edelim bu yağmayan kar?
düşünen ayva ve çalışan nar.
allasen tembeli azadan kopar.
ve neyse onlar,
beni onlardan kurtar!

[Fotoğraf @Paris]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Qualia

ölüversen öyle zahmetsiz bebek gibi, çocuk gibi memeden yeni kesilmiş adın okunan yüzünde tamam bir gülümseme boran fırtınan dinmiş  ateşin ...